3 Ekim 2020 Cumartesi

Fenalık Uzmanı FETÖ'den “Devrilmeyecek Ağaç Yoktur!” Düsturlu Mobbing Talimatnamesi

İzmir'de FETÖ'nün Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) sızan rütbeli mensuplarına yönelik soruşturma kapsamında haklarında dava açılan 8 sanıkla ilgili iddianamede FETÖ mensubu olmayan subay ve adaylarının TSK'dan atılmaları ve ayrılmalarını sağlayacak yöntemlerin bir talimatname altında toplandığına dikkat çekildi.

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında 8 şüpheli hakkında hazırlanan ve 27 mağdur-müştekinin yer aldığı iddianamede sanıkların “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan cezalandırılması talep edildi.

FETÖ'nün TSK'ya sızma ve tamamen ele geçirme hedef ve stratejisi doğrultusunda örgüt mensubu subaylar ve adayları tarafından örgüt mensubu olmayanlara karşı gerçekleştirilen baskı, mobbing, yıldırma, taciz, kötü muamele, iftira, şantaj, tehdit ve işkenceye varan uygulamaları konu alan soruşturmanın sonunda düzenlenen iddianame, dikkati çekici detaylar içeriyor.

Soruşturmanın dayanağını ise Ankara'daki Kara Harp Okulu darbe girişimi davasında çarptırıldığı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası onanan eski albay Erdoğan Kurt'un el konulan ve incelenen bilgisayarında oluşturulmuş bir belge oluşturdu.

Erdoğan Kurt'un bilgisayarında rastlanan belgede Kara Harp Okulunda FETÖ'den olmayan hedef personelin nasıl okuldan uzaklaştırılacağı ile ilgili talimatname ve emirlerin bulunduğuna işaret edilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

Silahlı terör örgütünün ve TSK içerisine sızdırdığı hain mensuplarının, hiçbir insani ve ahlaki değer gözetmeksizin, kendilerinden olmayan, vatanı ve milleti için canını vermeye hazır, dürüst, namuslu, cesur ve başarılı birer Türk subayı olan ve olmayı hedefleyen şerefli vatan evlatlarına karşı, Türk Silahlı Kuvvetlerinden kendiliklerinden ayrılmalarını veya atılmalarını sağlamak amacıyla gerçekleştirecekleri her türlü hain, sinsi, ahlaksız ve kuralsız eylem ve yöntemlere yer verildiği görülmektedir.

İddianamede talimatnamenin içeriğine dair şu ifadeler yer aldı:

DEVRİLMEYECEK HİÇBİR AĞAÇ YOKTUR!

Şekillendirme yönteminde kanunun etkili olarak uygulanması ve sonuç alınabilmesi için amirlerimiz tarafından elverişli bir yönetim iklimi oluşturulmalıdır. Bu hususu açmak gerekirse, 'devrilmeyecek hiçbir ağaç yoktur.' Amir, öncelikle emir komuta ettiği personeli küçük büyük ayırt etmeden tam olarak tanıyacak, hedefteki personele yoğunlaşacaktır. 

Hedef personel, ne kadar disiplinli gözükürse gözüksün, dikkatli bir takip sonucu eksiklikleri, zafiyetleri kolayca tespit edilebilir. Eğer amir, kararlı bir tavır sergilerse, ilk darbede hedef personel sarsılacaktır. Diğer bir ifade ile hedef yumuşatılmış olacaktır. Baskının sürdürülmesi ile birlikte hedef personel daha fazla hata yapacaktır.

Amirin bir görevi de ast amirleri disiplin tesisi konusunda eğitmektir. Ast amir, müspet bir kişi ise bazen havuç bazen sopa ile hedef personel hakkında işlem yapmasını sağlamalıdır. Eğer ast amir, menfi bir kişi ise ona karşı da zor kullanarak, (tabiri caizse) iti ite kırdırmalıdır.

Sistemin yürümesi için hiç kimse vazgeçilmez değildir. Amir “bu kişi benim işime çok yarıyor. Bu kişi olmazsa bu iş çöker” yanılgısına düşmemelidir. TSK'da herkesin ve her işin bir alternatifi vardır. Amir herkesi yedekleyecek tedbir almak zorundadır. Bu düşünceden hareketle amirin hedef personelin TSK'dan ayrılması konusunda isteksiz bulunması son derece hatalı olacaktır.

Hedefteki personel ne kadar iyi olursa olsun gereksiz reklam edilmemeli ve parlatılmamalıdır. Bu tür hedefteki personele pasif görevler verilmelidir. Yaptığı hatalar üst amire karşı abartılarak anlatılmalıdır. Diğer taraftan hedefteki personel zaten disiplinsizse bu kişi, üst amir ile karşı karşıya getirilmelidir.

“KURBAĞA YAKALAYIP KURBAĞAYA EV YAPTIRIYORLARDI.”

İddianamede, talimatnamede verilen yöntemlerle TSK'dan uzaklaştırılan müşteki ve mağdurların yaşadıklarına ilişkin ifadeleri de dikkati çekti.

Askeri lise öğrencisi M.B., Maltepe Askeri Lisesinde eğitim programında olmayan eğitimlere tabi tutulduklarını belirterek, “Bizi şok mangasına almayan bir tabur abimiz görevden alındı. Fazla nöbet, usule aykırı spor, gereksiz cezalar, ekşili köfte tenceresi içerisinde kaç adet ekşili köfte olduğunun sayılması gibi... Bu konudan yüzbaşı benim savunmamı almıştır.” şeklinde ifade verdi.

Soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan G.Y. ise şunları kaydetti:

“2013 yılında İzmir Menteş'e okulumuzun eğitim programı kapsamında intibak eğitimi almak amacıyla gittik. Burada askeri liseden mezun olan bir kısım öğrencilere farklı muamele yapıldığını gördüm ve duydum. Bu arkadaşlara çanta boşalttırıp geri doldurma, çadır kurup tekrar bozdurma, çöp ve taş toplama, uzun süre kağıda örnek veriyorum bin tane 'Bir daha emirlere itaat edeceğim.' şeklinde yazı yazdırma, şınav çektirme gibi şeyler yapıyorlardı. Bu muameleye maruz kalan arkadaşlarımıza 'şokçu' deniliyordu.”

Soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan A.E de “Menteş askeri kampında şınav, mekik, sürünme, komando dansı, sürekli selam verme, tekmil verme, parke taşlarını saydırmak, kurbağa yakalayıp kurbağaya ev yaptırma şeklinde iğrenç şeyler yaptırıyorlardı.” dedi.

“SAĞ AYAĞA SPOR AYAKKABI, SOL AYAĞA BOT GİYDİRDİLER!”

S.I. ise askeri lisede kendisiyle uğraşıldığını belirterek, “Her seferinde başka kıyafeti giymemizi istediler ve en son kıyafetlerden bir kombin yaparak sağ ayağa spor ayakkabı, sol ayağa bot başımıza harici şapka gibi bunları giymemizi istediler ve bunları defalarca tekrarladılar. Her giyinip gittiğimizde bizlere hakaretler ettiler. 'Sizden asker olmaz şunun kıyafetine bak, kendisi gibi, ne zaman adam olacaksınız' şeklinde cümleler kuruyorlardı.” ifadelerini kullandı.

Baskı ve tehdit nedeniyle askeri okuldan ayrılan müşteki H.K. da ifadesinde “bal tuzağı taktiği”ne dikkati çekti.

Maltepe Askeri Lisesinde 2. sınıfa geçtiğinde Kara Harp Okulu, EDOK Komutanlığı ve Okullar Komutanlığından gelen emirlerin yazılı olduğu bir defter olan “tabur emir defteri sorumlusu” seçildiğini aktaran H.K, şunları anlattı:

“Gelen emirleri arşivliyordum, bazı emirlerin orijinallerinin zamanla kaybolduklarına şahit olup bu konuda şikayet dilekçesi verdim. Kaybolan emirlerden bir tanesi bazı öğrencilerin telefon numaralarının EDOK Komutanlığından bizzat istenmesiydi. Zaman içinde kaybolan emirde istenen telefon numaraları olan arkadaşların yüz yüze tanışmadıkları kızlardan mesaj ve arama aldıklarını fark edince durumun ciddi olabileceğini düşünüp üstlerime bu konuda bilgi verdim.”

Aklına askeri lise yıllarında geleceği parlak görülen öğrencilerin seçilerek “bal tuzağına” düşürülmeleri ihtimali geldiğini kaydeden H.K. ifadesini şöyle sürdürdü:

BAL TUZAĞI TAKTİĞİYLE ŞANTAJ

“Bal tuzağı, öğrencilik yıllarında gelecek vaat eden öğrencilerin erken yaşlarda bayanlar ve erkeklerle arkadaşlık kurdurulup belirli mevkilere gelmesini sağlayıp özel hayatları şantaj unsuru olarak kullanarak istedikleri doğrultuda yönlendirme planıdır. Kaybolan emri fark edince ve arkadaşlarımın durumlarından şüphelenince sıralı komutanlarıma durum hakkında bilgi verdim, gereğinin yapılacağını söyleyip bu konudan kimseye bahsetmememi istediler.”

HARBİYELİNİN BABASINA MEKTUBU İDDİANAMEDE YER ALDI

Şok mangası eğitimine katılan bir Harbiyelinin babasına yazdığı mektupta ise şunlar yer aldı:

“Baba inan, burası normal bir harp okulu eğitim kampı değil. Sanki düşman esir kampı. 'Askeri eğitim ağır olur' diyeceksin ama bu eğitim sadece bir kısım öğrenciye uygulanıyor. Geldiğimiz ilk gün benimle beraber 50 kişiyi şok mangası denilen bir gruba ayırdılar. Bu şok mangasındakilerin benim dışımda hemen hepsi askeri lise kaynaklı. Diğerleri normal eğitime giderken bizi ayırıp işkence eğitimi yaptırıyorlar. Evet, işkence, çünkü normal askeri eğitimle ilgili değil yapılanlar. Bak civardakilere, benim kadar zayıflayan var mı ? Bizi bir takım komutanı alıyor, sabahtan akşama kadar, yat, kalk, komando dansı, şınav, koşu. Hiç durmadan bayılıncaya kadar yaptırılıyor. Domuz pisliğinde süründürme şeklinde yapılan bir eğitim. Başkaca bir şey de yaptırılmıyor akşam oluyor, normal eğitim yapanlar istirahate çekiliyor, bizi bu sefer gündüz istirahat eden başka bir takım komutanı alıyor. O da sabaha kadar benzer şeyleri yaptırıyor. Bazen saat 4'te bazen biraz daha geç saatte bırakılıyoruz. İki saat istirahat sonrası yeniden aynı işkence devam ediyor.”

Kaynak: AA

29 Temmuz 2020 Çarşamba

FETÖ’den İşkenceye Fetva: Kul Hakkı Sayılmaz!

FETÖ’nün İzmir Menteş’te bulunan askerî kampında uygulanan işkence ve şok mangaları için bin sayfalık iddianame hazırlandı. Darbeci Albay Erdoğan Kurt’un bilgisayarından çıkan notlarda, FETÖ’cü olmayan öğrencilere işkencenin “kul hakkına girmediği” belirtiliyor. Soruşturmada, işkenceye maruz kalmış 769 mağdur ifade verdi.



İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ’nün TSK’daki rütbeli üyeleri tarafından Menteş Askerî kampındaki askerî öğrencilere işkence ve şok mangalarına maruz bırakan şüphelilerle ilgili soruşturma tamamlandı. Hazırlanan iddianamede 27 eski askeri öğrenci mağdur ve müşteki konumunda bulunurken, Menteş kampında görevli Yüzbaşı Selçuk Sami, Yüzbaşı Mehmet Ayhan Demirtaş, askerî öğrenciler Enes Yavuz, Enes Yıldırım, Hüseyin Koca, Selami Öztürk, Sinan Altıntop dahil 8 isim şüpheli olarak yer aldı. 8 şüphelinin de “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları talep edildi.

İFTİRALARLA DESTEK OLDULAR

1.007 sayfalık iddianame, gönderildiği İzmir 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Şüpheli askerî öğrencilerin, o dönem örgüt üyesi olmayan öğrenciler hakkında iftiraya varan söylemlerde ve ifadelerde bulunarak örgütün askeri okullardaki yapılanmasına katkı sağladıkları belirtiliyor. Soruşturma kapsamında işkence ve şok mangasına maruz kalmış 769 mağdura ait ifade ve tutanaklar tek tek incelendi.

252 İŞKENCECİ YARGILANIYOR

İfadelerde ismi geçen toplam 252 şüpheli eski rütbelinin, hâlihazırda farklı il başsavcılıkları ve mahkemelerinde FETÖ iltisakları nedeniyle haklarında dava ve soruşturmalar bulunuyor. Bu şüphelilerle ilgili dosyaların ilgili başsavcılıklara ve mahkemelere gönderildiği öğrenildi.

DARBECİ ALBAY’IN İŞKENCE REHBERİ

İddianamede Kara Harp Okulunda bir dönem Anafartalar Tabur Komutanlığında görevli eski Albay Erdoğan Kurt’un bilgisayarında ele geçirilen belgeye ait içerikler de iddianamede yer aldı. Kurt, 15 Temmuz darbe girişimi tarihinde Siirt’te görevli olmasına rağmen Ankara’ya gelerek Kara Harp Okulu öğrencilerini Genelkurmay Başkanlığı binasına helikopterlerle götürdü. Kurt, bu öğrencileri sivil halka karşı kullanması nedeniyle tutuklu yargılanıyor.

DİSİPLİN KANUNUNU OKUSUNLAR

Kurt’un bilgisayarından ele geçirilen belgelerde örgüt üyesi olmayan askeri öğrencilere uygulanacak olan sistematik işkenceler, uygulayacak olan rütbeli FETÖ’cülere tek tek öneriliyor. İşkence uygulayacak rütbeli amirlere kul hakkı yediklerine ilişkin kendi içlerinde herhangi bir öz eleştiriye kapılmamaları tavsiye ediliyor. Belgede ayrıca “Sivil ve asker tüm amirlerimiz yeni disiplin kanununu okumalı. Yapılan işlemlerin çetelesi tutulmalıdır.” ibareleriyle mahrem imamların da TSK içerisindeki disiplin kanunlarını öğrenmeleri ve örgüt üyesi olmayan askerî öğrencilerin buradaki bilgilerle daha rahat mobbing uygulanabileceği vurgulanıyor.

İLK DARBEDE SARSILACAKLARDIR

Belgede yer alan tavsiyelerden bazıları: “Hedef personel ne kadar disiplinli gözükürse gözüksün, dikkatli bir takip sonucu eksiklikleri, zafiyetleri kolayca tespit edilebilir. Eğer amir kararlı bir tavır sergilerse, ilk darbede hedef personel sarsılacaktır.”

ONURUNU KIRIN!

Hedef personele gömleğinin yakası yağlı diye uygun ortamda ceza vermek bu kişinin onurunu kırarak, sıfırlayacaktır. Hedef personele takdir verme alışkanlığından vazgeçilmelidir. Amirlerimizin bir kısmı ise geçmişte yaşananlardan hiç ders almayarak, “Aman ekmeğinden etmeyeyim, çoluğu çocuğu var” anlayışından hareketle hatalı bir “kul hakkı” anlayışı ile koskoca bir “milletin hakkını” yemek durumunda kalabilirler.

YURTTA SULH CİHANDA SULH’U TAKİP EDELİM

Hedef personel hiçbir suretle, tam sicil, ödül, yüksek lisans, doktora, akademi gibi kazanımlardan birini elde ederek süzgeçten geçmemelidir. Türkiye Cumhuriyetinin sistem kurucusu olabilmesi için gereken şart Atatürk’ün veciz bir şekilde ifade ettiği “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesinin titizlikle takip edilmesidir.

Kaynak: Yenişafak

20 Haziran 2020 Cumartesi

Genelkurmay İstihbarat Başkanının Emir Astsubayı da FETÖ'cü Çıktı!

TSK’nın en kritik birimlerinden Genelkurmay İstihbarat’ın başındaki Tümgeneral Ali Serin’in Emir Astsubayı M.K., FETÖ’cü çıktı. Malatya'da yürütülen kripto FETÖ'cülere yönelik soruşturma kapsamında deşifre olan M.K., Ankara'da kaldığı lojmanda gözaltına alındı. M.K.yı FETÖ'den işlem gören bir başka astsubay fotoğraflarından teşhis etti. İtirafçı asker, M.K. ile 2006-2013 yılları arasında aynı sohbet grubunda olduklarını söyledi. 2019 YAŞ kararıyla İstihbarat Başkanı olan Serin'in emir astsubayı M.K.nın bağlantıları araştırılıyor.



Türk Silahlı Kuvvetlerindeki (TSK) kripto FETÖ’cülerin deşifresine yönelik soruşturmalar tüm hızıyla sürerken, operasyonlar en kritik görevdeki komutanların yakınındaki isimlere uzanmaya devam ediyor. Son olarak, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığınca TSK’daki kripto FETÖ’cülerin deşifresine yönelik yürütülen soruşturmaya, hâlen Genelkurmay İstihbarat Başkanı olan Tümgeneral Ali Serin’in emir astsubaylığı görevini yürüten Astsubay Kıdemli Başçavuş M.K. takıldı. Savcılık, FETÖ’cü olduğunu tespit ettiği M.K. hakkında, “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan yakalama kararı çıkardı. Bunun üzerine polis ekipleri, M.K.’nın gözaltına alınması için harekete geçti. Şüpheli emir astsubayı, Ankara’da kaldığı lojmanda gözaltına alındı. M.K. daha sonra Malatya’ya götürüldü. Şüphelinin Emniyet’teki sorgusunun ardından adliyeye sevk edileceği öğrenildi.

GRUBUNDAKİ ASTSUBAY DA TEŞHİS ETTİ

Soruşturma kapsamında, yine FETÖ’den işlem gören bir astsubayın şüpheli M.K.’yi fotoğraflarından teşhis ettiği öğrenildi. Alınan bilgiye göre, söz konusu itirafçı asker, M.K. ile 2006-2013 yılları arasında aynı sohbet grubunda olduklarını belirtti.

BAĞLANTILARI ARAŞTIRILIYOR

TSK’nın en kritik birimi olarak nitelendirilen Genelkurmay İstihbarat Başkanı’nın en yakınındaki isimlerden birisi olan M.K.’nın bağlantıları mercek altına alındı. Savcılık, şüphelinin geçmiş dönemlerde aldığı görevleri, telefon irtibatlarını ve kimlerle bağlantılı olduğunu araştırıyor.

KRİTİK GÖREVLERİNDE YANINDAYDI

Şüpheli M.K.’nın, emir astsubaylığını yaptığı Tümgeneral Ali Serin, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı görevine getirildi. Serin, 2019 Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararıyla da Genelkurmay İstihbarat Başkanı oldu. Şüpheli M.K.’nın, Serin’in söz konusu kritik görevleri üstlendiği bu dönemlerde emir astsubaylığını yaptığı öğrenildi.

HÂLÂ EN KRİTİK GÖREVDELER

Türlü oyun ve kumpaslarla TSK’daki mensuplarının önünü açan FETÖ’nün, özel kalem müdürlüğü ve yaverlik gibi kritik pozisyonları da ele geçirdiği ortaya çıkmıştı. 15 Temmuz Darbe Girişimi'nde de komuta kademesindeki birçok emir subay ve astsubayının FETÖ’cü olduğu anlaşılmıştı. Söz konusu FETÖ’cüler darbe girişimi sırasında da kritik görevler üstlenmişti. Son günlerde peş peşe gerçekleştirilen operasyonlar, kripto FETÖ’cülerin hâlâ kritik görevlerde olduğunu ortaya koydu.

İZMİR'DE İKİNCİ ÖZTÜRK VAKASI

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı ile Millî İstihbarat Teşkilatı koordinesindeki çalışmalar sonucunda Ege Ordu Komutanı Korgeneral Ali Sivri’nin emir subaylığı görevini yürüten binbaşı Fevzi Öztürk de FETÖ’cü çıkmıştı. Bu tespit üzerine tutuklanan Öztürk hakkında, geçtiğimiz günlerde “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. Öztürk, Sivri’nin 4. Kolordu ve Ankara Garnizon Komutanlığı ve Ege Ordu Komutanlığı görevleri de dahil 4 yıldır emir subaylığını yapıyordu.

DARBECİ GENERALİN EMİR ASTSUBAYI DA YAKALANMIŞTI

Yine darbeci eski tümgeneral Haluk Şahar’ın emir astsubaylığını yapan Engin Yıldız da geçtiğimiz günlerde Konya’da gözaltına alınmıştı. Üstçavuş Engin Yıldız, Şahar’dan sonra Konya 3. Ana Jet Üs Komutanlığına atanan emekli Tuğgeneral Ergün Eskici’nin de emir astsubaylığını yapmıştı.

Kaynak: Yenişafak

27 Mart 2020 Cuma

FETÖ Kumpasıyla Hayatı Karardı

Eyüpsultan’daki bir okulda FETÖ’nün faaliyetlerine izin vermeyen müdür yardımcısı M.Ş.ye 6 öğrenci, FETÖ’cü öğretmenlerin yönlendirmesiyle “taciz” iftirası attı. Kumpası çeviren öğretmenler, soruşturmayı yürüten savcı, yargılamayı yapan hâkim ve adli tıpçı da FETÖ’cü çıktı. Şikayetçiler “İftira attık!” dedi ama o hâlâ ceza evinde...



İstanbul Eyüpsultan’daki bir okulda FETÖ’cü öğretmenlerin faaliyetlerine izin vermeyen müdür yardımcısı M.Ş.nin hayatı karardı. 6 öğrenci, FETÖ’cü öğretmenlerin yönlendirmesiyle M.Ş.ye “taciz” iftirası attı. FETÖ’cü savcının açtığı davaya yine örgüt üyesi hâkimler baktı. Öğrencilerle ilgili raporları hazırlayan Adli Tıpçılar da FETÖ’cü çıktı. Yargılama sırasında çocuklar “yalan söyledik” diye itirafta bulundu ama hâkimler duruşmada dinleme gereği bile duymadan müdür yardımcısını 18,5 yıl hapisle cezalandırdı. Dosya, iki üyesi FETÖ’den işlem görmüş Yargıtay dairesince de onandı. 5 yılı aşkın süredir ceza evinde bulunan M.Ş. şimdi adaleti sağlayacak bir makam arıyor.

HAKİM DİNLEMEDİ BİLE

Kumpasın hikayesi 2009 yılına uzanıyor. Eyüpsultan’daki bir okulda müdür yardımcısı olarak görev yapan öğretmen M.Ş. okul içerisindeki FETÖ yapılanmasına karşı çıktığı ve terörist başı Fetullah Gülen’i kötüleyen ifadeler kullandığı için örgüt üyesi öğretmenler tarafından kıskaç altına alındı. Okuldaki FETÖ ağını genişletmek isteyen öğretmenler, kız öğrencileri kullanarak M.Ş.ye kumpas kurdu. Bu kişiler, özel ilgilendikleri bazı öğrencilerin M.Ş. hakkında ‘basit cinsel istismar’ iddiasıyla suç duyurusunda bulunmalarını sağladı. Okul içerisinde ceza almaktan korkan ve 2009 yılında 15 yaşının altında olan 6 öğrenci, olayın 2007 yılında gerçekleştiğini belirterek M.Ş. hakkında şikayette bulundu. Suç duyurusunun ardından M.Ş. hakkında 2010 yılında iddianame hazırlandı. Duruşmaya katılan okul müdürü, okul aile birliği başkanı, öğretmenler ve velilerden oluşan 18 kişi, verdikleri ifadelerde ‘böyle bir şeyin mümkün olmayacağını” belirterek M.Ş. lehine tanıklık etti.

Görülen son duruşmada iddiaların sahibi olan ve mağdur sıfatıyla yer alan 4 kişi mahkemeye gelerek konuşmak istediklerini mahkeme başkanına iletti. Ancak mahkeme başkanı mağdur sıfatıyla yer alan kişilerin konuşmasına izin vermedi. Bunun üzerine öğrenciler, “Biz buraya konuşmaya geldik konuşturmadınız. Biz M.Ş.ye iftira attık!” şeklinde beyanda bulundu. Mahkeme başkanı “O zaman yazılı olarak ifade verin.” şeklinde cevap verdi. Duruşmadan sonra mağdur sıfatıyla yer alan kişiler iftira attıklarına ilişkin dilekçeleri mahkeme başkanına iletti. Müştekilerin açıkça M.Ş.ye iftira attıklarını beyan etmesi üzerine yargılanmanın yenilenmesi talebinde bulunuldu. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi ve İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi “yargılanmanın yenilenmesi koşullarının bulunmadığı” gerekçesiyle yeniden yargılamayı reddetti.

HEPSİ FETÖ’CÜ ÇIKTI!

Sürecin sonunda 2014 Aralık ayında öğretmen M.Ş. 18,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Sonraki yıllarda FETÖ’ye yönelik soruşturmalar kapsamında M.Ş.ye kumpas kuran ve aynı okulda bulunan 5 öğretmen 01 Eylül 2016 tarihinde 672 sayılı KHK kapsamında meslekten atıldı. Yine M.Ş. davasına bakan İstanbul 7. Ağır Ceva Savcısı Mehmet Murat Dalkuş meslekten ihraç edilerek 22 Ekim 2019 tarihinde tutuklandı. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Şenol Öztürk de meslekten atıldı. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Yakup Hakan Günay firar etti ve hakkında kırmızı bülten çıkartıldı. İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Sadettin Avcı ise 2016 yılında tutuklandı. Duruşma sürecinde Adli Tıp Kurumu’nda “Bu çocukların ruh sağlığı bozulmuştur” şeklinde rapor veren heyet üyelerinin bir kısmı FETÖ üyesi oldukları ortaya çıkınca görevden ihraç edilip tutuklandı. Raporda imzası bulunan 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu Başkanı Prof. Hamdi Tutkun ve Adli Tıp Kurumu Başkanı Prof. Dr. Cengiz Haluk İnce tutuklandı.

“İFTİRA ATTIK” İTİRAFI İŞE YARAMADI

Sonraki aylarda müşteki kişiler ve velilerden oluşan bir grup, vicdani olarak rahatsız oldukları için M.Ş.nin iftiraya maruz kaldığını belirterek yerel mahkemeye dilekçe verdi. FETÖ üyelerinin adliyede cirit attığı o dönemde bu dilekçeler sonuçsuz kaldı. Öğrencilerin 2015 yılında İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına gönderdikleri dilekçelerde “M.Ş. tarafıma kesinlikle herhangi bir cinsel eylemde bulunmamıştır. Bir oyunun içine düştüm ve M.Ş.ye iftira attım. Çok pişman oldum, şikayetçi değilim.” denildi.

BAŞSAVCILIK İTİRAZ ETMELİ

Öğretmen M.Ş.nin yaşadığı mağduriyetin giderilmesi için harekete geçen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Mahkemesi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Muharrem Özen, 18 sayfalık bir mütalaa hazırladı. Mütalaanın sonuç kısmında, “Dosyadaki mağdurların ve mağdur velilerinin iftira attıklarını mahkemenin çeşitli aşamalarında yinelediklerini, sanığın üzerine atılı suçlamaları aslında gerçekleştirmediği belirtilmiştir. Alınmış bu hatalı karara karşı Ceza Mahkemesi Kanununun 308. maddesi çerçevesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını itirazı neticesinde olağanüstü kanun yoluna başvurulabileceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.” ifadesine yer verdi.

Kaynak: Yeni Şafak

18 Mart 2020 Çarşamba

Tedavisiz İllet: FETÖVİRÜS

Nedim Şener, Hürriyet'teki 18 Mart 2020 tarihli “FETÖVİRÜS” başlıklı köşe yazısında “FETÖ’cüler her koşulda ve zamanda şeytani ruha sahiptir. Onlarla herhangi bir konuda anlaşmak mümkün değil, onlarla savaşmak gerekir. Elbette koronavirüse karşı bir gün aşı bulunacak, hastalar da iyileşecek ama bünyesine FETÖVİRÜS girmiş bir kişinin tedavisi imkânsız! Çünkü bu FETÖVİRÜS, koronavirüs gibi akciğeri değil, beyni ele geçirmiş. Tedavisi mümkün değil.” diyerek fenalık fenomeni FETÖ'nün hemen her koşulda kaos çıkarma emelini ve FETÖ tehlikesini isabetle dile getiriyor. Şener'in yazısının ilgili bölümü şöyle:



DÜNYA koronavirüsün etkisi altında, yüz binlerce insan hasta, binlerce insan hayatını kaybetti. Etkilenmeyen kıta, ülke kalmadı neredeyse.

Dünya olağanüstü günler yaşıyor, toplumsal hayat durdu.

Hastalığın tedavisinin bulunamamış olması, hastalığın boyutlarının ne olacağı, çizilen karanlık senaryolar insanlarda kaosa, paniğe yol açıyor.

Türkiye, önlemlerini iki ay öncesinden aldığı için salgından aynı derecede etkilenmedi. Umarım, toplumun duyarlılığı ile vaka sayısı artmadan hastalığın etkisinden kurtuluruz.

Türkiye’de ilk vakanın açıklanmasından sonra yaşanan kısa süreli panik, yerini yavaş yavaş sağduyulu tutuma bırakıyor.

Ancak dünyada yaygın olan toplumsal paniğin Türkiye’de de belirtilerinin yaşanması bir başka virüsü tekrar canlandırdı. Adı: FETÖVİRÜS.

FETÖ’NÜN KAMPANYASI

Ne demek istediğim anlaşıldı sanıyorum, Fetullahçı Terör Örgütü’nün sosyal medya üzerinden yaratmaya çalıştığı kaos ortamından söz ediyorum.

İşin aslı, her koşulda kaos yaratmak, var olan kaosu büyütmek gibi amaçları olan FETÖ’cülerin, insan sağlığı ile ilgili bu küresel salgını örgüt amaçları için kullanacağını düşünmüştüm ama “Yapmazlar” diyordum. O nedenle yaptıklarında çok da şaşırtıcı olmadı. Soruları çalıp milyonlarca insanın hakkını yiyen, kumpas kuran, insan öldüren, darbeye girişen, vatanına ihanet edenlerden her kötülük beklenir zaten.

Birinci vakanın ortaya çıkmasıyla, FETÖ’cülerin ilk aklına gelen cezaevlerinde bulunan FETÖ’cüler oldu. Elbette Adalet Bakanlığı, cezaevlerindekilerin güvenliği ve sağlığı için gerekli tüm tedbirleri almakla yükümlü. Hatta hastalık bulaşmaması için dışarıdan ziyaretçilere de geçici yasak getirildi.

Ancak FETÖ’cülerin aklına gelen, örgüt üyelerinin tahliye edilmesi oldu.

SAHTE SES KAYITLARI

Sonra, kimliği belirsiz kişiler tarafından hazırlanan ses kayıtları ile hastalığın Türkiye’deki durumuyla ilgili yalanlar paylaşıldı. Devletin hasta sayısını gizlediğinden karantinaya alınanların açıklanandan fazla olduğuna kadar bir dizi yalan insanlara ulaştı. Bunlara inananlar çoktu zira bu konuda hepimize sorular soruldu. Ama kaosu tetiklemeye bu da yetmedi.

SAHTE DOKÜMAN YAPTILAR

Bu kez dezenformasyon, yalan ve algı operasyonlarına yöneldiler. Önceki gün FETÖ’cü bir hesaptan yayılan sahte bir belge, ne yapmak istediklerini ve bundan sonra da neler yapacaklarını göstermesi bakımından önemliydi.

Sağlık Bakanlığı antetli bir sahte dokümanda bir dizi yasakların alındığı iddia ediliyordu. Öyle ki, yetkili imzasından belgenin barkoduna, seri numarasına kadar her ayrıntıyı düşünmüşlerdi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın resmi yalanlamasına kadar birçok kişi bunu gerçek zannedip sosyal medya hesaplarından paylaştı. İşin ilginci, bu yalan belge WhatsApp üzerinden insanların telefonlarına kadar girdi. Neyse ki etkisi kısa sürdü.

KORONADAN TEHLİKELİ

Ancak her olayda olduğu gibi bunda da çıkarmamız gereken dersler var. Birincisi, FETÖ’cüler her koşulda ve zamanda şeytani ruha sahiptir. Onlarla herhangi bir konuda anlaşmak mümkün değil, onlarla savaşmak gerekir. Elbette, koronavirüse karşı bir gün aşı bulunacak, hastalar da iyileşecek ama bünyesine FETÖVİRÜS girmiş bir kişinin tedavisi imkânsız.

Çünkü bu FETÖVİRÜS, koronavirüs gibi akciğeri değil, beyni ele geçirmiş. Tedavisi mümkün değil.

Kaynak: Hürriyet