Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 10 Temmuz 2010’da yapılan Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) sorularının sızdırılmasına ilişkin 230 şüpheli hakkında hazırladığı iddianamede, bazı tanıkların soruların sızdırıldığına ilişkin beyanları da yer aldı.
Cumhuriyet Savcısı Yücel Erkman’ın hazırlayarak, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesine geçen hafta gönderdiği iddianamede, beyanı özetlenen tanıklardan birisi de öğretmenlik yapan F.N.G. oldu.
F.N.G.nin, soruşturma sürecinde ÖSYM’ye internet üzerinden ihbarda bulunduğu bildirilen iddianamede, bunun üzerine savcılığın talimat yazdığı Aydın Emniyet Müdürlüğünün 20 Nisan 2015’te ifadesini aldığı belirtildi.
F.N.G.nin özetlenen beyanında,
lise arkadaşı olan ve iddianamede şüpheliler arasında yer almayan Arzu D. ile
2010 baharında Eryaman’da karşılaştığını ve sohbet sırasında KPSS’ye
hazırlandığını söylediğini aktardı. Arzu D.nin teklifiyle sınava
birlikte çalıştıklarını anlatan F.N.G. “Bir ay Arzu D.nin evinde, günde 2-3
saat çalıştıklarını, diğer süreleri Eryaman’da öğretmen grubunun ablası olduğu
için sohbetlerde geçirdiğini” ifade etti.
Amaca giden her yol mubahtır
Arzu D.nin, “Hocaefendi ‘Bizim
milli eğitime girmemiz lazım, milli eğitimin suyu çıkmış. Amaca giden her yol
mubahtır. Girin de nasıl girerseniz girin’ dedi” ifadelerini kullandığını
anlatan F.N.G. özetle şu beyanı verdi:
“Sınava hazırlanırken Arzu D.nin
altyapısının olmadığını gördüm. Bu süre içerisinde Sincan’daki Maltepe
Dershanesinde 4-5 kez deneme sınavına girdik. İkisinde 54 ve 57 aldığını kesin
biliyorum. Diğer iki sınavda da 60-63 arası puan aldı. Ben 70-75 arası puan
aldım. Sınava 10 gün kala Ankara Kolej civarında bir dershanenin deneme
sınavına gireceğini söyledi. Sınavdan birkaç gün önce kendisiyle telefonla
görüştüm. Birbirimize başarı dileyerek, telefonu kapattık. 2010 KPSS’den sonra
telefonla görüştük. Sınavın zor olduğunu, çok yüksek not alamayacağımı,
maksimum 70 civarında bir puan geleceğini düşündüğümü söyledim. O, ‘Ben hiç
zorlanmadım. 120 soruda 120 soruyu doğru yapmış olabilirim’ dedi.”
Sonuçlar açıklandıktan sonra
konuştuğu Arzu D.nin 97 aldığını söylediğini bildiren F.N.G. “Bu cevabı duyunca
şok oldum. Nasıl yaptığını sordum. ‘Allah
zihnimi açtı, hepsini tıkır tıkır yaptım’ dedi. Bunun üzerine ‘Kopya mı
çektin diye?’ sorduğumda, bir şey söylemeden telefonu yüzüme kapattı” dedi.
Sınavda kopya çekildiği konusu
gündeme gelince, bir internet sitesine bu olayı isim vermeden yazdığını, yarım
saat sonra Arzu D.nin kendisini aradığını ve “Eşim bana seninle ilgili bir şey
yazılsın, bak ben o yazanı süründürürüm” dediğini savunan F.N.G. görüşmeye son
verdiklerini ve sonraki dönemde ona ulaşamadığını bildirdi.
F.N.G. 2009 sınav sonucuna göre
Van’da sözleşmeli olarak göreve başladığını, Arzu D.nin ise KPSS’de genel
kültür-genel yetenek bölümü iptal edilmediği için 89 puanla atandığını
belirtti.
Tanık F.N.G. “Arzu D.nin sınav
sorularını nasıl ele geçirdiğini bilmediğini ama sınav sorularını bir şekilde
elde ettiğini, cemaat ile bağlantısı olduğu için cemaatten almış olabileceğini
düşündüğünü” beyan etti.
Hiç çalışmadan 97 puan aldım
İddianamede, internetten ihbarda
bulunan polis memuru S.B.nin de 21 Mayıs 2015’te ifadesinin alındığı
belirtildi. Buna göre, S.B. 2003’te Samsun 19
Mayıs Üniversitesi Fen Bilgisi Öğretmenliği bölümünden mezun olduğunu, 2008’e
kadar çeşitli dershanelerde öğretmenlik yaptığını, 2009’da polis memuru
olduğunu anlattı.
S.B. 2010’da Fetullah Gülen
grubuna ait, o zamanki adı Maltepe Dershanesi şimdiki adı FEM Dershanesi olan
dershanenin KPSS kursuna resmi kayıt yaptırmadan 500 lira karşılığı gittiğini
ifade etti. Soruşturmaya konu 2010 KPSS’ye girdiğini ancak düşük puan
aldığından atanamadığını bildiren S.B. şüphelilerden “terör örgütü kurmak ve
yönetmek” ile suçlananlardan Nebil Ekiz’in Maltepe Dershanesi KPSS bölümünün
müdürü, Ramazan Gözel’in müdür yardımcısı olduğunu ve edebiyat derslerine
girdiğini, “terör örgütüne üyelik” ile suçlanan eşi Sara Gözel’in ise matematik
dersleri verdiğini aktaran S.B. şu beyanı verdi:
“KPSS sonuçları açıklandığında,
T.C. kimlik numaralarını bildiğim (sanıklar) Nebil Ekiz, Ramazan Gözel ve Sara
Gözel’in sonuçlarına baktım. Üçünün de 95 ve üzeri puan aldıklarını gördüm.
Sınav dökümlerini çıkarttım; ancak sinirlenip yırttım. Nebil Ekiz’in yanına
giderek, ‘Hocam ben yıllardır KPSS’ye girerim ancak bir türlü atanamadım. Siz
ve Ramazan Gözel’in eşi Sara Gözel nasıl oluyor da 95 üzeri puan alıyorsunuz’
dedim. Bana, ‘Seni biz polis yaptık. Hakkınla mı polis olduğunu düşünüyorsun?’
dedi. ‘Abi siz soruları bir yerden mi aldınız?’ dedim. Hiçbir şey söylemedi.
Sinirlenip çıktım. Ben, hakkımla polis oldum.”
Usulsüzlük haberleri üzerine KPSS
Eğitim Bilimleri testinin iptal edildiğini, dershanelerinin tekrar KPSS
dersleri vermeye başladığını ifade eden S.B., Sara Gözel’in derste “Arkadaşlar
sorular ne kadar kolaydı. Ben hiç çalışmadan 97 puan aldım. Bana tercih
konusunda fikir verebilir misiniz?” dediğini söyledi.
O dönemde, “Ağabey iki tane
özürlü çocuğun var. Haksız yere atanıyorsun. Bu çocuklara haram lokma yedirme”
dediği Ramazan Gözel’in “kıpkırmızı olduğunu” ve kendisine “Bugüne kadar hep
sol kesim atandı. İnançsız insanlar kurumlara yerleşti. Bizim de oralarda
olmaya hakkımız yok mu?” dediğini iddia eden S.B. Gözel çifti ile Ekiz’in,
iptal üzerine yenilenen Eğitim Bilimleri sınavına girmediklerini anlattı.
Cemaat mensuplarına dağıttım
S.B. Ramazan Gözel’in 2010 KPSS’den
sonra kendisine dershanede, “Sorular (sanık) Yusuf Rodoplu’dan Nebil Ekiz’e
geldi. Ekiz de bana verdi. Ben de eşime ve bölgedeki diğer cemaat mensuplarına
dağıttım” dediğini öne sürdü.
Ekiz’in, “Bana ağabeyler tercih
yaptırmadı. ‘Senin hizmetine ihtiyacımız var’ dediler” ve “Sen bu işin üzerine
gidersen seni attırırım. Emniyette çok güçlüyüz” dediğini iddia eden S.B.
korktuğu için olayın üzerine gidemediğini, zira o dönemde Gülen cemaati
mensuplarının emniyet ve birçok kurumda çok güçlü olduklarını, istese bir hafta
içinde tayininin çıkartılabileceğini söyledi.
Soruları tüm ülkeye dağıtanın
Yusuf Rodoplu olduğunu savunan S.B. “Kayseri’deki Özel Kılıçarslan Lisesi’ndeki
öğretmenlerin tamamına yakınının da Rodoplu’nun verdiği sorularla atandıklarını”
iddia etti.
1 milyon dolar para topladım
Cumhuriyet Savcısı Yücel Erkman’ın
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesine geçen hafta gönderdiği iddianamede beyanına yer
verilen tanıklardan M.E. üniversiteye hazırlanırken Fetullah Gülen ile
irtibatlı Yozgat Maltepe Dershanesine devam ettiğini, üniversite yıllarında
Gülen bağlantılı ev ve yurtlarda kaldığını, Bursa’da “öğrenci imamlığı ve
abiliği” yaptığını anlattı.
Ankara’ya 2004’te geldikten sonra
bazı kişilerin verdiği listeler doğrultusunda “çantacılık” yaptığını, yani
Fetullah Gülen adına Çankaya, Ostim, Ulus bölgelerindeki esnaf, memur ve
vakıflardan para topladığını bildiren M.E. yıllık ortalama 1 milyon dolar para
topladığını ve bunu da elden teslim ettiğini belirtti.
Cemaat içindeki bazı kişilerle
tartıştıktan sonra izne ayrıldığını, döndüğünde “çantacılık”tan “kayıt
memurluğu”na düşürüldüğünü ifade eden M.E, şunları kaydetti:
“Mamak Caddesi’nde faaliyet
gösteren Maltepe Dershanesinde 2008, 2009 ve 2010’da kayıt memuru olarak
çalıştım. Bu dershanedeyken Mamak’ta üniversite sınavına giren tüm öğrencilerin
adres, cep numarası, veli bilgileri ve kütüklerini gösteren listeler bize gelirdi.
Bu listeler ÖSYM’de çalışan, kim olduğunu bilmediğimiz cemaat mensubu üyelerden
Yusuf Rodoplu’ya gelir, bu kişi Fetullah Gülen’e bağlı İç Anadolu dershaneler
imamı Paşabey Kaya’ya bu bilgileri verir, bu kişi de dershane müdürlerine
bilgileri gönderir. Türkiye genelinde yapılan birçok sınav soruları da öğrenci
bilgileri gibi bu silsileyi takip ederek belli başlı dershanelere gelir.
Fetullah Gülen örgütünün temel
yapısında tüm sınavları takip eden imam ve bölge imamları var. Genelkurmay
arşivinde çalışmak üzere tarih mezunları alınacağının cemaat tarafından takip
edildiğine tanık oldum. 2007 ya da 2008’de bu sınava bunların telkiniyle
katıldım ancak kazanamadım. Kazanan başka bir cemaat üyesi oldu.”
Cemaatte kendini gizleme çok önemlidir
M.E. 2005’te “kendilerinden
sorumlu imamın” söylemesi üzerine polislik mülakatına girdiğini belirtti. “İmam”ın,
cemaat üyelerinin listesini Ankara emniyetinde görevli cemaat üyelerine
verdiklerini söylediğini anlatan M.E. şu ifadeleri kullandı:
“Mülakata girişte polis memuru
ismimi sordu. Sonra elinde bulunan mülakat kartlarından kolay olan birini bana
seçtirdi. Soru çok kolaydı. Soruyu cevapladım. Diğer adaylara komisyon başka
yerden kart çektirdi. Aralarındaki konuşmalardan mülakattaki soruların zor
olduğunu öğrendim. Burada bizim cemaat üyelerinin farklı muameleye tabi
olduklarına şahit oldum. Ayrıca komisyon karşısında bizim bedeni yapımıza
baktıklarında yüzümde bulunan ufak bir izi komisyondan bir üye fark etti. Ancak
diğer iki üye konuyu tamamıyla geçiştirdi. Mülakatı bu şekilde geçtim. Beden
eğitimi sınavında da bazı kulvarları geçemediğim halde bana komisyonda tolerans
sağladılar ve ben polisliği bu şekilde kazandım. Polis okulunu, intibak
eğitiminden sonra kendi isteğimle bıraktım.
Polis kolejleri ve askeri liselere
girecek öğrenciler cemaat evlerinde kalmaktaydı. Dershaneye kayıtları
yapılmazdı çünkü cemaat bağının ortaya çıkması engellenmiş olurdu. Bu
öğrencilere sınavdan önce sorular test adı altında verilir ve ezberletilirdi.
Polis ve askeri liselere özellikle seçtikleri gariban çocukları sokarlardı.
Polis ve askeri liselere cemaatçe çok önem verilir. Gözü bozuk bir öğrencinin
gözünün çizdirildiğini biliyorum. Çünkü hastane parasını ben vermiştim. Kilolu
bir çocuğun zayıflatılarak astsubay olmasının sağlandığını da biliyorum.
Ailelere ve çocuklara, ‘Konuşmalarınızda Atatürk’ü kullanın. Atatürk’ten
övgüyle bahsedin. Atatürk’ü sever görünün’ diye tembihleniyordu. Cemaatte
kendini gizleme, kamufle etme çok önemlidir. Solcu gibi görünmek, çene sakalı
bırakmak, kot pantolon giymek, sigara içmek serbest bırakılır ve hatta
özellikle istenirdi. Bulunan kuruma, yere göre giyinmek gerekirdi. Camiye,
cumaya gitmek yasaktı. Özellikle askeri okul, polis akademisinde öğrenci
olanların cemaate ait kırtasiye mağazasına dahi gitmeleri yasaktı.”
M.E., Gülen cemaatinin, devletin
belirli stratejik organlarına girebilmek için ÖSYM ve diğer tüm kurumların
sınav sorularını önceden, yine sınavı yapan kurumlara yerleştirdikleri cemaat
üyeleri vasıtasıyla ele geçirip, bunları üyelere ezberlettirerek sınavı
kazandırdığını, bu şekilde cemaat üyelerinin devletin organlarına
yerleştiklerini anlattı.
Bütün kurumların mülakat ve beden
eğitimi gibi sınav komisyonlarında da cemaatin üyelerinin olduğuna işaret eden
M.E. “Bizlerden sorumlu imamlar bir kurumda sınav açılacağı zaman içimizden
şartları tutan ve cemaat mertebesinde kendilerine tamamıyla biat edecek cemaat
üyelerini sınavdan haberdar ederek, kendilerine ait yurtlarda sınava hazırlar.
Muhakkak suretle sınav yapılmadan önce birkaç tane, sınav konularıyla ilgili
deneme adı altında tüm sorular çözdürülür. Sınavda da bu sorular bire bir
çıkar. Özellikle polis okullarıyla ilgili açıktan cemaat üyelerinin
akrabalarının da dâhil olduğu isimleri imamların topladığına birçok kez şahit
oldum. Benim de bulunduğum ortamlarda, cemaate bağlı dershanelerdeki müdürler
toplantısında, ‘Çevrenizde polis memuru olabilecek cemaatçi veya cemaate
sempati duyan varsa isimlerini bildirin, polis yapalım’ diyorlardı” şeklindeki
görüşlerini paylaştı.
Cemaatin, üniversite akademik
sınavlarında kullanılmak üzere bir “tez havuzu” bulunduğunu savunan M.E.
Türkiye veya yurt dışındaki bir üniversitede akademik faaliyet yürüten bir
kişinin, tez lazım olduğunda, “havuz”dan aldığı tezi kullanabildiğini öne
sürdü.
ÖSYM soruları cemaat dershanelerine dağıtılıyordu
ÖSYM’deki yapılanmaya ilişkin
M.E. şu beyanda bulundu:
“Daha önce kuruma
yerleştirdikleri cemaat üyelerince ÖSYM’nin yaptığı tüm sınav sorularının sınav
yapılmadan önce ÖSYM’den çıkarıldığını ve bir şekilde eğitim imamı Yusuf
Rodoplu’ya ulaştırılıp onun vasıtasıyla 81 ildeki cemaatin dershanelerine
dağıtıldığını biliyorum. Cemaat dershanelerine haliyle okul öğrencileri kayıtlı
veya kayıtsız gidebilmekteydi. Sınava 20 gün kala dershanelerde dersleri
bitiriyorduk ve öğrencilere denemeler yaptırıyorduk. Normalde denemeler
lisanslı, üzerinde dershanelerin logosu bulunan kitapçıklardan oluşur. Ancak
sınava 20 gün kala, bu süre zarfında cemaat imamları çanta içerisinde herhangi
bir logo bulunmayan, adi kağıttan oluşan fotokopi soruları getirmekte, biz de
dershanede öğrencilere bunları çözdürmekteydik. İşte bu adi kâğıttan oluşan
imamların çanta içerisinde getirdiği sorular, sınavlarda çıkan sorulardır.
Sınavdan önce elde edilen sınav soruları aynı zamanda cemaat evlerine de
dağıtılmaktadır. Öğrenciler bu soruları ezberlemekte ve sınavda da aynı sorular
çıktığı için başarılı olmaktadırlar. Sınavlardan önce sorular bu şekilde elde
edilip öğrencilere verilmiş olmaktadır.”
M.E. 2007-2008’den itibaren lise
ve üniversitelere giriş için yapılan tüm sınavlardaki soruların Gülen cemaatine
bağlı Maltepe, Anafen, FEM dershanelerinde “deneme sınavı” adıyla öğrencilere
çözdürüldüğüne dikkati çekerek, şu ifadelere yer verdi:
“Bu nedenle genelde il
birincileri, Türkiye birincileri veya derece yapanlar Fetullah Gülen’e bağlı
dershanelerden, dolayısıyla okullarından çıkmaktadır. Her sene farklı ilden
sınav birincilerinin çıkması sağlanmaktadır. Çünkü bir il, örneğin Ankara hep
birinci çıkarırsa bu sefer İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde cemaat dershanelerine
talep düşmektedir. Türkiye genelinde cemaat dershanelerine talebi her yıl sıcak
tutmak için yıl birincileri farklı illerden kazanacak şekilde sorular
ayarlanmaktadır. Bu şekilde de çok yüksek miktarda gelir elde edilmektedir.
Örneğin görev yaptığım Maltepe ve Anafen dershanelerinde o kadar fazla taleple
karşılaşıyorduk ki sınıflar yetmiyor, öğrencileri mescide dahi alıyor, her
tarafı sınıf yapıyorduk. Veliler dershanenin istediği parayı bu nedenle yüksek
de olsa ödemekteydiler. Yusuf Rodoplu (eğitim imamı), Cemil Koca (Ankara ve İç
Anadolu bölgesi imamı) ve Paşabey Kaya (İç Anadolu dershaneler imamı) sınav
sorularının sınavdan önce dershanelere dağıtımını sağlamaktaydılar.”