26 Mart 2017 Pazar

FETÖ'nün “2Z” Kuralı: Ya Zengin Ya Zeki

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) finansman sağladıkları iddiasıyla aralarında şirket yöneticilerinin de bulunduğu şüphelilere yönelik hazırlanan fezlekede, FETÖ/PDY'nin örgüte katılacak öğrenciler için “2Z kuralı” uyguladığı belirtildi.



Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü, Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosunca, Birim Gayrimenkul Limited Şirketi ile bu şirkete bağlı kuruluşlarda, özellikle Maltepe'de bulunan Pinhan restoranda FETÖ/PDY ile ilgili toplantılar yapıldığı, terör örgütüne finansman sağlandığı iddiaları üzerine aralarında şirket yöneticilerinin de bulunduğu şüphelilere yönelik hazırlanan fezlekede, örgüte katılacak öğrencilere uygulanan yönteme ilişkin dikkat çekici detaylar yer aldı.

Örgütün, etki altına aldığı öğrencileri öncelikli olarak eğitim fakültelerine yönlendirdiği belirtilen fezlekede, “Hukuk, tıp, mühendislik fakülteleri gibi yüksek puanla kayıt alan bölümleri kazanabilecek öğrencilere bu bölümler yerine eğitim fakültelerinin tercih ettirilmesi toplumun değişik kesimlerince eleştirilmiştir. Ancak zaman göstermiştir ki eğitim fakültelerine yönelinmesinin, örgütün uzun vadeli planlarının bir parçası olduğu görülmüştür.” ifadelerine yer verildi.

Fezlekede, örgütün eğitim kadrosunun nitelik ve nicelik açısından yeterli düzeye ulaşmasının ardından kendisine bağlı öğrencileri çağın gereksinimleri doğrultusunda yönlendirdiği ve geleceğin elitlerini yetiştirmeye başladığı vurgulanarak, şu bilgilere yer verildi:

“Eğitim gönüllüsü diğer kuruluşların ve dini referanslı yapıların aksine FETÖ/PDY, ihtiyaç sahibi olan öğrencileri değil, zeki ve başarılı öğrencileri hedef almış, hatta bu öğrencilere IQ testleri yaptırmıştır. Böylelikle örgütün devleti ele geçirme amacına ulaşmasına katkı sağlayacak kadrolaşma faaliyetlerinin önü açılmıştır. Örgütte ilk kurulduğu günden bu yana '2Z kuralı' diye bilinen bir kural vardır. Örgüte katılacak öğrencilerde iki özellik aranmaktadır. Ya zengin olacak ya da zeki olacak. Zengin olanlar için ayrı, zeki olanlar içinse ayrı programlar uygulanmaktadır. Hem zengin hem de zeki ise örgüt için bulunmaz bir fırsat olarak algılanır.”

Terörist başı Fetullah Gülen'in 1970’lerin sonunda başlattığı uzun vadeli projenin ilk halkasını eğitimin oluşturduğu belirtilen fezlekede, tedrisattan geçenlerin başta emniyet, yargı, TSK ve mülkiye olmak üzere devletin önemli kademelerine yerleştirildiği, bir kısmının ise iş adamı olmaya aday gösterildiği kaydedildi.

Fezlekede, örgüte eleman temin etme hususunda düzenli ve sistemli olarak çalışıldığı ifade edilerek örgüte kazandırılması amaçlanan kişiye “ikram-izzet-ziyafet” yöntemlerinin uygulandığı kaydedildi.

Özellikle küçük yaşta başarılı öğrencilere, sahilde, deniz evinde ya da kırsal alanlarda bulunan yayla evlerinde, yaz kampı şeklinde kampa çağrılarak eğitim verildiği ve şahısların temaslarının kontrol edilip test edildiği aktarılan fezlekede, planlanan bu kampların "düğüne çağırmak", kamp yapılacak evlerin ise “köşk” şeklinde örgütsel olarak kodlandığı vurgulandı.

16 Mart 2017 Perşembe

Bir FETÖ İğrençliği Daha: Haz Almadan Zina Yapılabilir

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca, FETÖ/PDY'ye finansman sağladıkları iddiasıyla aralarında şirket yöneticilerinin de olduğu şüphelilere yönelik hazırlanan fezlekede, örgütün yapılanmasına ilişkin önemli bilgilere yer verildi. Fezlekede, “Yine tedbir için içki içilebilir, haram yenilebilir, hatta çok zor durumda kalınırsa haz alınmadan zina dahi yapılabilir. Bu da örgütün belli bir yeri ele geçirme, bir kuruma sızma ya da önemli birisini kafalamada kullandığı stratejilerdendir” denildi.



Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) finansman sağladıkları iddiasıyla aralarında şirket yöneticilerinin de bulunduğu şüphelilere yönelik fezleke hazırladı.

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü, Kaçakçılık ve Mali Suçlar Soruşturma Bürosunca, Birim Gayrimenkul Limited Şirketi ile bu şirkete bağlı kuruluşlarda, özellikle Maltepe'de bulunan Pinhan Restoran'da FETÖ/PDY ile ilgili toplantılar yapıldığı, terör örgütüne finansman sağlandığı iddiaları üzerine aralarında şirket yöneticilerinin de bulunduğu şüphelilere yönelik hazırlanan fezleke tamamlandı.

Fezleke, İstanbul ağır ceza mahkemelerinde dava açılması amacıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu'na gönderildi.

Fezlekede, aralarında örgütte üst düzey yönetici olarak değerlendirilen Ali Çelik, Metin Birdal, Ahmet Çelik, Hızır Güngör ve Mehmet Gözütok gibi isimlerin de bulunduğu 47 şüpheliye, “terör örgütü FETÖ/PDY yöneticisi ve üyesi olma”, “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme”, “terör örgütünün finansmanını sağlama” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçlamaları yöneltiliyor.

Şüphelilerin silahlı terör örgütü FETÖ/PDY üyesi oldukları kaydedilen fezlekede, şüphelilerin bu örgütün emir ve talimatlarıyla hareket ederek örgüte insan ve para kaynağı sağlamak maksadıyla şirketler kurdukları, bu şirketler aracılığıyla finans temin ettikleri, bu iş ve işlemler yapılırken gizli, sistematik ve organize hareket ettikleri anlatıldı.

İstihbarat ve paranın olduğu her yerde FETÖ/PDY vardır

Örgütün “lider merkezli” bir yapıya sahip olduğu, lidere en yakın insanların da liderin koruyucusu durumunda bulunduğu belirtilen fezlekede, hareketin en dışında ise örgüte ilgi duyanların olduğu bildirildi.

Örgüt mensuplarının evliliklerini dahi bağlı bulundukları imamların izin ve talimatları doğrultusunda gerçekleştirdiği kaydedilen fezlekede, “Özellikle bürokraside üst düzey görev yapanlarla ilgili çalışmalar yapılarak, çok güvendikleri kadın örgüt elemanlarıyla evlenmeleri sağlanarak, devlet içinden bu şekilde de bilgi akışını örgüt lehine temine önem vermektedirler. Kendilerini dini bir yapılanma olarak lanse etseler de istihbaratın ve paranın olduğu her yerde mutlaka FETÖ/PDY vardır.” değerlendirmesi yapıldı.

Fezlekede, dini unsurları temel alarak hareket ettiğini savunan FETÖ/PDY'nin, dini değerleri zamana ve şartlara göre kendi idealleri doğrultusunda yorumlaması, devleti kendisine hasım olarak görmesi, açık ve şeffaf olmak yerine bir istihbarat örgütü gibi “kod” isimler, özel haberleşme kanalları, kaynağı bilinmeyen paralar kullanması, çeşitli yabancı misyon temsilcileriyle mahiyeti bilinmeyen görüşmelerde bulunmasının, söz konusu yapının casusluk faaliyetlerini de kapsayan organize bir örgüt olduğunu ortaya koyduğu anlatıldı.

“Dar Daire-Geniş Daire” oluşumları

Örgüt içerisinde kayıtlara da geçen iki oluşum bulunduğu belirtilen fezlekede, “Bunlar ‘dar daire’ ile ‘geniş daire’dir. Geniş dairede her şey konuşulup bilinmez, sadece dar dairede alınan kararlar kendilerine iletilir ve gerekenleri yaparlar. Dar dairede ise özellikle Pensilvanya'dan gelen talimatlar kendilerince özetlendikten ve süzdükten sonra geniş dairenin bilmesi gerekenleri onlara iletmekle görevlidirler. Dar daire ile geniş daire arasındaki irtibatı, il imamları ve bölge imamları sağlamaktadır. Aralarında gizli, sistematik, karmaşık ve kapalı devre çalışan bir sistem mevcuttur. Herkes bilmesi gerektiği kadar bilir. Duyması gerektiği kadar da duyar.” ifadeleri yer aldı.

Örgütün çok mahrem olmak kaydıyla çok dar bir dairenin bildiği şekilde özel ablalar yetiştirdiği anlatılan fezlekede, şu bilgilere yer verildi:
Bu ablaların iş adamları, siyasiler, devlet görevlileri ya da işlerine yarayacak kim varsa onlarla ilişkiye girmeleri sağlanır. Bu ilişkiler kayda alınır. Bu kayıtla da ilgili kişilere şantajlar yapılarak, örgüte bürokratik güç, maddi güç ya da bu şahısların kerhen destek vermelerinin sağlanmasıyla insan gücü temini yoluna da gittikleri birçok olayda varit olmuştur. Bu yollarla elde edilen devletin ulusal güvenliğiyle ilgili istihbari bilgiler, örgütün birlikte iş yaptığı devletlere servis edilerek gerektiğinde Türkiye aleyhine kullanılmıştır.
Örgüt için haberleşme, talimatların alınıp verilmesi, gelişmelerin güvenli ve zaman kaybetmeksizin aktarılması, faaliyetlerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi hayati öneme sahiptir. En önemli haberleşme aracı GSM hatlarıdır. Yaklaşık 3 ayda bir yeni bir GSM hattı temin edilmekte ve eski hatla birlikte telefon cihazı da değiştirilmektedir. Kiralık hatlar vasıtasıyla kriptolu IP telefon kullanılması, özellikle yurt dışındaki okullarla irtibatta kullanılan yöntemlerdendir. Canlı kurye kullanılması, en sağlıklı haberleşme yöntemlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Talimat almak ve faaliyetler hakkında bilgi vermek amacıyla doğrudan ABD/Pensilvanya'ya gidilerek, örgüt lideri Gülen ile yüz yüze görüşülmekte ve talimatlar bizzat alınmaktadır.
Tedbir için içki içilebilir, zina yapılabilir, haram yenebilir

Fezlekede, örgüt toplantılarında verilen talimatların ufak kağıtlara yazıldığı, hatta bunların lüzumu dahilinde yok edilebilmesi için yenilebilir özellikte olmasının sağlandığı vurgulanarak, “Örgüt içerisinde gizlilik çok önemlidir. Bunun için tedbir her şeyden önemlidir. Halka dini bir cemaat algısı verilmesine rağmen tedbir amaçlı olarak namaz kılınmamış, özellikle 1990'lı yılların sonlarında üniversitelerde meydana gelen başörtüsü olaylarında örgüt liderinin talimatı doğrultusunda ‘Başörtüsü teferruattır’ denilerek hiç itiraz edilmeden, sormadan ve sorgulamadan kızların başlarını açtırmışlardır. Yine tedbir için içki içilebilir, haram yenilebilir, hatta çok zor durumda kalınırsa haz alınmadan zina dahi yapılabilir. Bu da örgütün belli bir yeri ele geçirme, bir kuruma sızma ya da önemli birisini kafalamada kullandığı stratejilerdendir.” değerlendirmesinde bulunuldu.

Okunmuş “1” dolarlar

Aynı şekilde 15 Temmuz darbe girişiminden sonra başlatılan soruşturmalar sırasında bu silahlı terör örgütü üyeleri ve yöneticilerinin ev, iş yeri ve üst aramalarında ele geçirilen 1 dolarların da tesadüf olmadığı aktarılan fezlekede, şunlar kaydedildi:
Bu bir dolarların örgüt lideri Fetullah Gülen tarafından okunarak tılsımlı bir şekilde örgüt üyelerine ulaştırıldıkları, kişinin örgüt içerisindeki konumuna göre bazen harfin önemli olduğu, özellikle de yurt dışında ise rakamlardan kişinin örgüt üyesi olup olmadığının tespitinde kullanıldığı, bu bağlamda herhangi bir örgüt üyesi yurt dışındaki bir örgüt okuluna ya da kuruluşuna gittiğinde kendisindeki bir doların üzerindeki seri numarası bilgisayardan kontrol edilerek bir doların örgüt tarafından verilip verilmediğinin belirlendiği ve ona göre kabul edilip edilmeyeceğine karar verildiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla da bir dolarlar örgüt içerisinde bir nevi kimlik numarası olarak kullanılmıştır.
Kaynak: http://www.sabah.com.tr/gundem/2017/03/16/feto-fezlekesine-girdi-haz-almadan-zina-yapilabilir 

14 Mart 2017 Salı

FETÖ'cü Canilerin Tüyler Ürperten Mesajları

Acıbadem muhtarı dahil 6 kişiyi şehit eden darbecilerin soruşturması tamamlandı. Darbeci komutan, “Sahada biri olarak kalabalığa ateş ediyorum. Bekliyorum. Tekrar tekrar. 10-15 kişi pert! İnsiyatif kaybetme yok” diye mesaj yazmış.



Muhtarı şehit eden darbeci de öldürüldü

İddianamede Acıbadem Mahallesi Muhtarı Mete Sertbaş'ı öldüren Yüzbaşı Mehmet Karabekir'in de teslim ol çağrılarına uymadığı ve öldürüldüğü belirtildi. İddianamede darbeci askerlerin telsiz kodu olarak “Irmak” ismini kullandıkları ortaya çıktı. 7'si rütbeli olmak üzere tutuklu 41 şüpheli hakkında 9'ar kez ağırlaştırılmış müebbet ile 559'ar yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları talep edildi.

319 sayfa, 7'si rütbeli 41 asker şüpheli

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Başsavcı vekili İsmail Uçar koordinesinde cumhuriyet savcıları Hikmet Pak ve Bülent Başar tarafından hazırlanan 319 sayfalık iddianamede, 7'si rütbeli 34 er olmak üzere hepsi tutuklu 41 şüpheli yer alıyor.

Darbeci askerlerin ateşiyle şehit olan 6 isim

İddianamede, darbe girişimi sırasında darbeci askerler tarafından ateş edilmesi sonucu hayatını kaybeden Acıbadem Mahallesi Muhtarı Mete Sertbaş, Muhammet Fazlı Demir, Murat Mertel, Murat Naiboğlu, Orhun Göytan ve Şirin Diril maktül sıfatıyla yer alırken, yine darbeci askerler tarafından yaralandığı tespit edilen 23 kişinin dahil olduğu 44 kişi de müşteki sıfatıyla yer aldı.

Darbeciler 2. Zırhlı Tugay'dan çıktı...

İddianamede 2. Zırhlı Tugay Komutanlığında darbe girişiminde stratejik noktalardan olan Acıbadem Türk Telekom Bölge Müdürlüğünü kontrol altında tutma görevinin Kurmay Yüzbaşı Mehmet Karabekir'e verildiği, Karabekir'in komutasında 4 zırhlı askeri araç ve bir otomobille birlikte 41 askerin saat 22.45'te Tugay'dan çıkış yaptıkları belirtildi.

Acıbadem muhtarının öldürülmesi

İddianamede Mehmet Karabekir'in Acıbadem Mahallesi Muhtarı Mete Sertbaş'a silahla ateş ederek öldürmesine ilişkin fotoğraflara da yer verildi. Karabekir'in yanında 3 asker ile birlikte Muhtar Mete Sertbaş'ın uzun namlulu silahla karnına ateş ettiği, Mete Sertbaş'ın karnını tutarak geri döndüğü ve yürümeye çalıştığı ancak birkaç adım attıktan sonra yere düştüğü ve sırt üstü yere uzandığı, Mehmet Karabekir'in yanına gelerek bir müddet yerde yatan maktul Mete Sertbaş'a baktığı anlatıldı.

Darbeci yüzbaşının vurulması...

İddianamede Acıbadem Türk Telekom'u işgal eden darbeci askerlerin başındaki Kurmay Yüzbaşı Mehmet Karabekir'in vurulmasına da yer verildi. Olay anına ilişkin güvenlik kamera görüntülerinden elde edilen fotoğraflarda, Karabekir'in TELEKOM girişinde vurulduğu, vurulduğu yerde yanında birkaç askerin daha olduğu, bu askerlerden birinin hedef gözeterek ateş ettiği görülüyor. İddianamede, Karabekir'in “teslim ol çağrılarına uymadığı için muhtemelen kolluk kuvvetlerince etkisiz hale getirildiği” ifade edilirken, Karabekir'in vurulduktan sonra askerler tarafından sürüklenerek gelen zırhlı araca bindirildiği, daha sonra aracın Kadıköy Çevre Yolu istikametine doğru hareket ettiği fotoğraflarla anlatıldı.

“Boşa sıkmayın... Sadece hedefe ateş edin”

Darbe girişiminde işgal edilen Türk Telekomun güvenlik personelinin de ifadeleri iddianameye girdi. Güvenlik görevlisi Burhan Ahmet Karabudak, binayı işgal eden askerlerin silahlarını topladıktan sonra kendilerini binaya soktuklarını, sabaha kadar burada kaldıklarını anlattı. Karabudak, darbeci komutanın askerlere zaman zaman “Boşa sıkmayın, sadece hedefe ateş edin” diye talimat verdiğini söyledi.

Darbecilerin silahıyla yaralananlar o geceyi anlattı

Darbeye direnmek için Acıbadem'e gittiğini belirten Barbaros Aslanoğlu, konuşmak için gittiği yüzbaşının kendisine ateş ettiğini ve kolundan yaralandığını söyledi. Yerdeyken bir erin kendisine “Abi sen kaç, yoksa yüzbaşı seni öldürecek” demesi üzerine yaralı halde motosikletine binerek olay yerinden kaçtığını söyledi.

Yukarıdan deli komutan geliyor...

Aracıyla Acıbadem'den Kısıklı'ya gitmek isterken darbeci askerlerin yolu trafiğe kapatması üzerine aracından inerek askerlerle konuşmaya çalıştığını anlatan Halil Kırmızıgül de “Ben darbe olup olmadığını sorduğumda ‘Evet onlar rezidansta yaşarken siz açlıktan ölüyorsunuz dağılın’ dedi. Daha sonra yanımda bulunan bir kişi beni kolumdan tutarak ‘yukarıda caddeden deli bir komutan geliyor’ diye beni uyardı. Bu esnada gelen rütbesini görmediğim bir asker muhtara yakın bir mesafeden ateş etti. Kendimi yere attım. Aracıma döndüğümde kasığımdan ve ayak parmağımdan yaralandığımı gördüm” diye konuştu.

Yoldan geçen araca ateş açtılar, servis şoförü vuruldu

İddianamede darbeci askerlerin protesto amaçlı konvoy şeklinde geçen araçlara da ateş ettikleri kaydedildi. Açılan bu ateşler sonucu protesto gösterisinde bulunmak için Acıbadem'e gelen servis aracı sürücüsü Şirin Diril'in hayatını kaybettiği, başka bir araçta bulunan Sabri Metin Ballı'nın da yaralandığı belirtildi.

“Askerlerin değil, evlerin birinden ateş edilmesi sonucu yaralandım...”

Müşteki Yakup Dursun ise, halkla birlikte Acıbadem Caddesi'ne doğru yürürken bir el silah sesi duyduğunu ve kolundan yaralandığını anlatarak, “Daha sonra öğrendiğine göre askerler benden uzakta Türk Telekom'da bulunuyorlarmış. Benim askerlerin değil cadde üzerinde bulunan evlerden birinden ateş edilmesi sonucu yaralandığımı düşünüyorum” diyerek kendisini vuranın tespit edilmesini istedi.

Darbeciler, Acıbadem'e varmadan bir emniyet müdürü ile bir polisi yaraladılar

İddianamede, darbecilerin Acıbadem'e gitmeden önce E-5'te önlerini kesen Kadıköy İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Ahmet Başeğmez ile polis memuru Erhan Söyleyici de silahla yaraladıkları belirtildi. Müşteki Ahmet Başeğmez'in ifadesinde darbecileri durdurduktan sonra yaptıkları eylemin kanunsuz olduğunu söylemesine fırsat vermeden kendilerine ateş ettiklerini, kendisinin belinden, polis memuru Erhan Söyleyici'nin ise kolundan yaralandığını, darbecilerin daha sonra yoluna devam ettiklerini anlattı. Mehmet Aziz Yıldırım isimli müşteki de ifadesinde, aracın içindeyken sırtından vurulduğunu, bulabildiği bir taksiyle hastaneye gittiğini anlattı.

Şüpheli er: Yüzbaşı, bize yaklaşan vatandaşları ateş ederek öldürüyordu

İddianamede yer alan şüpheli er Mehmet Uysal ifadesinde, “Mehmet Karabekir yüzbaşı bize 'ne oluyor diye yaklaşan' vatandaşları ateş ederek öldürüyordu. Benim gördüğüm kadarıyla ‘Allahuekber’ deyip üzerimize gelen bir vatandaşı vurdu, yan tarafta bir vatandaşı vurdu, bir de yukarıda toplanan kişilerin üzerine ateş etti, yine arabanın içerisindeki bir vatandaşı öldürdü, bize ateş emri verdi. Mermiyi boşa kullanmayın havaya ateş etmeyin, üzerlerine ateş edin, ikazınıza uymayan kişileri öldürün diyordu. Benim yanımda bir kaç arkadaşımı tehdit etti, ateş etmemizi istedi. Ben bütün bu olan olaylar karşısında üzerimize vatandaş gelmesin diye Mehmet Karabekir'in tehdidiyle üç kez havaya silah sıkmak zorunda kaldım. Bizim komutanımız olmadığı halde yüzbaşı olması nedeniyle bize hükmetti” dedi.

Darbecilerin İstanbul'daki telsiz kodu “Irmak”

Darbe girişimine katılan askerlerin telsiz görüşmelerinde “IRMAK” kodunu kullandıkları ortaya çıktı. Kalkışmanın İstanbul'daki ayağını yöneten 2. Zırhlı Tugay Komutanı Özkan Aydoğdu'nun, telsiz görüşmelerinde, darbecilere “IRMAK 1” koduyla emirler verdiği belirlendi. Acıbadem'deki Türk Telekom'u işgale giden Kurmay Yüzbaşı Mehmet Karabekir'in de “IRMAK 8” kodunu kullandığı ve “IRMAK 1” e hitaben telsizden “Acıbadem tamam” anonsu yaptığı kaydedildi.

Whatsapp konuşmaları

İddianamede yine “Yurtta Sulh Konseyi” isimli Whatsapp grubunda yer alan Kurmay Yüzbaşı Mehmet Karabekir’in gruba attığı mesajlara da yer verildi.

Darbeci askerleri yöneten Muzaffer Düzenli: “Tüm unsurlar sahaya insin”
Mehmet Karabekir: “Silahla Ateş ettim yaralıları var”
Mehmet Karabekir: “Devam ediyorum”
Mehmet Çelebioğlu: “Mehmet devam”
Muzaffer Düzenli: “Arkadaşlar tereddüt edilmeden ateş edilecek”
Muzaffer Düzenli: “Tekrar emri iletiyorum. Toplanan kalabalıklar ateşle dağıtılacak.”
Mehmet Karabekir: “Sahada biri olarak Ateş, kalabalığa Ateş ediyorum bekliyorum. Tekrar tekrar”
Mehmet Karabekir: “10-15 kişi pert, insiyatif kaybetme yok”
Mehmet Karabekir: “Acıbadem kontrol iyi”
Mehmet Karabekir: “Benim buraya kobra geldi”
Mehmet Karabekir: “Etrafı sarmaya çalışıyor çatışmaya devaaamm”
Mehmet Karabekir: “Moral bozmak yok, kanımızın son damlasına kadar devam”
Mehmet Karabekir: “Topçunun Tugayda mühimmatı var mı veya havan?”
Mehmet Karabekir:  “Genel alanlara denenebilir”
Mehmet Karabekir: “Acımak yok”
Mehmet Karabekir: “1. Orduya gideyim mi?”

şeklinde mesajlar paylaştığı belirtildi. Karabekir’in attığı mesajlarla halka ve emniyet güçlerine ateş ettiği, darbecilerin emrine tam olarak uyguladığı kaydedildi.

9’ar kez ağırlaştırılmış müebbet istendi

İddianamede, şüpheli türbeliler teğmen Şerif Özbay, astsubay Serkan Aplak, uzman çavuşlar Ali Karahan, Bayram Aydın, Özgür Kaya, Hasan Övez ve Yasin Kayhan ile 34 şüpheli er hakkında “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme ve Türkiye Büyük Millet Meclisini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme” suçlarından 3’er kez, “Bir Suçun İşlenmesini Kolaylaştırmak İçin Kasten Öldürme” suçundan çıkan olaylarda hayatını kaybeden 6 kişi için 6’şar kez olmak üzere toplam 9’ar kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması talep edildi.

Diğer suçlardan da 559’ar yıla kadar hapis cezası talep edildi

Yine tüm şüpheliler hakkında çıkan olaylarda yaralananlar için 23 kez “Bir Suçun İşlenmesini Kolaylaştırmak İçin Kasten Öldürmeye Teşebbüs” ile “Kamu Malına Zarar Verme”, “Mala Zarar Verme”, “Kamu Kurumları Arasındaki Haberleşmeyi Hukuka Aykırı Olarak Engellemeye Teşebbüs”, “Kişiyi Cebir, Tehdit Kullanarak, Silahla, Birden Fazla Kişi İle Birlikte, Kişinin Yerine Getirdiği Kamu Görevi Nedeniyle, Zincirleme Olarak Özgürlüğünden Yoksun Kılmak” ve “Silahlı Terör Örgüte Üye Olmamakla Birlikte Örgüt Adına Suç İşlemek” suçlarından 331 yıldan 559’ar yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları istenen iddianamede, darbe girişimi gecesinde muhtarı vuran yüzbaşı Mehmet Karabekir’in kolluk kuvvetlerince etkisiz hale getirildiği için hakkında takipsizlik kararı verildiği belirtildi.

Başsavcılıkça onaylanan iddianame İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

6 Mart 2017 Pazartesi

Kamuda, 20 Bini Akademisyen En Az 400 bin FETÖ Bağlantılı Personel

FETÖ’cülerin tespiti için 2008-2014 yılları arasında yapılan ve öğretim elemanı olmayı koordine eden ALES sınavları incelendi. Sadece 2008 ve 2009 yıllarındaki ALES’te birinci olan 32 bin 320 kişi mercek altına alındı!



15 Temmuz darbe girişiminden sonra, kamuda görev alan FETÖ üyeleri hakkında kapsamlı bir soruşturma başlatıldı. Bu soruşturmaların merkezinde ise kamuya personel alımında kritik bir rol alan ÖSYM ve kamuya personel sağlayan sınavlar incelemeye alındı. Son olarak geçen Aralık ayında ÖSYM’nin kozmik odası olarak bilinen ‘Soru Hazırlama ve Geliştirme Daire Başkanlığında aralamalar yapıldı.

400 bin personel!

Yapılan incelemelerde 2008 yılından başlayarak UDS (Uluslararası Dil Sınavı), KPSS (Kamu Personeli Seçme Sınavı), ALES (Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı) araştırıldı. Bu incelemeler sırasında yaklaşık 400 bin kamu personelinin FETÖ ile bağlantısı olabileceği görüldü. En çarpıcı sonuçlar ise üniversitelerde tespit edildi.

32 bin birinci

Üniversitelere personel alınımında kriter olan ALES sonuçları incelendiğinde binlerce kişinin kopya çektiği belirlendi. Buna örnek olarak 2008-2009 yıllarında ALES sonuçları gösterildi. 2008’de yaklaşık 317 bin kişi ALES’e girdi, 11 bin 930 birinci çıktı. 2009’da ise yaklaşık 375 bin kişi girdi, 20 bin 290 kişi birinci oldu. Bu durum hayatın olağan akışına ters olarak görüldü. Çünkü bu sınavda en fazla 3 hata yapan bile dereceye giremezken iki sınavda toplam 32 bin 320 birinci çıktı. Bu olağan dışı durum 2016 sonuçları ile karşılaştırıldığında daha net ortaya çıktı. 2016 sonuçlarına göre 332 bin adayın girdiği sınavda en fazla iki soru yanlış yapan sayısı bile 140. Aradaki fark soruların çalındığı sonucunu ortaya çıkardı.

27 bin kadro

Savcılık tarafından 2008-2014 yılları arasındaki 6 sınavın en fazla puan alanların listesi hazırlandı. Bu liste içinde üniversitelere yerleşenler belirlendi ve ALES sayesinde yaklaşık 30 bin kişinin akademik kadroya yerleştiği tespit edildi. Daha sonra bu 30 bin kişi araştırıldı. Soruşturmalar kapsamında itirafçı olarak ifade verenler de oldu. İtirafçılar içinde birinciler de yer aldı. Savcılık ifadelerinde birinci olduklarını ancak sınavdan önce soruların kendilerine verildiğini itiraf ettiler. 30 bin kişi içinde ise en az 20 binin FETÖ ile bağlantısı olduğu değerlendiriliyor.

910 Akademisyende ByLock!

Akademik kadro ile ilgili yürütülen bir başka soruşturma ise ByLock ile ilgili. MİT tarafından ByLock üzerinde yapılan incelemelerde 122 bin kişinin ismine ulaşıldı. Bu rakam içinde ise 910 akademik personelin ByLock kullandığı belirlendi. Bu kişilerin aktif olarak ByLock programını kullandıklarının saptanmasından sonra YÖK’e bu kişilerin listeleri gönderildi. YÖK tarafından yapılan işlemlerle bu kişilerin üniversite ile ilişiklerinin kesilmesi bekleniyor.

3 Mart 2017 Cuma

FETÖ'cülerin Şaşırtıcı “ByLock” İfadeleri

FETÖ'nün gizli mesajlaşma programı “ByLock”u kullanan ve telefonlarında bu program tespit edilen zanlıların mahkemelerde yaptığı “evlere şenlik” savunmalar...



İzmir, Çankırı, Kayseri, Kırşehir, Samsun, Kütahya, Uşak, Muğla ve İstanbul gibi şehirlerde “Silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçlamasıyla hakim karşısına çıkan örgüt mensubu bazı sanıklar, telefonlarında “ByLock” yüklü olduğu tespit edilmesine rağmen bunu inkar ederken kimileri de emniyet ve savcılıkta uygulamayı kullandıklarını kabul edip mahkemede reddetti.

FETÖ sanıklarının telefonlarında “ByLock” yüklü olduğu belirlenmesine karşın çeşitli bahaneler üreterek bunu reddetmeleri ve “komik” ifadeler kullanmaları örgütün “ikiyüzlü” politikası olarak yorumlandı.

ByLock'u uyuşturucu sanmış!

Sanıkların, örgütün şifreli mesajlaşma programına ilişkin mahkemede verdikleri ilginç ve şaşırtıcı savunmaları ise şöyle oluştu:

Samsun'da, yürütülen soruşturma kapsamında hakim karşısına çıkan sanık Ercan Ç., ByLock kullanmadığını iddia ederek, “ByLock'u, emniyete çağrıldığımda duydum. İlk başta uyuşturucu madde zannettim.” dedi.

15 Temmuz'dan sonra haberdar oldum

İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında 270 sanığın yargılandığı davada, tutuklu sanıklardan eski TCG Bodrum gemisi kaptanı Binbaşı Tolga Doğan, telefonunda ByLock tespit edilmesine ilişkin olarak, “ByLock'u hayatımda hiç kullanmadım. Nereden çıktıysa çıktı bilmiyorum. Böyle bir program olduğunu 15 Temmuz'dan sonra haberlerden öğrendim.” dedi.

Teknoloji özürlü ama Bylock kullanıcısı çıktı

Kütahya'da FETÖ/PDY'ye yönelik soruşturma kapsamında 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan, kullandığı iki cep telefonunda da programı kullandığı belirlen H.Y, “Teknolojiyle aram yoktur ve teknoloji özürlüyüm. ByLock nedir bilmiyorum. Telefonuma da böyle bir şey yüklemedim.” ifadelerini kullandı.

Heyecandan ByLock kullandığını kabul etmiş

Çankırı'da FETÖ/PDY'ye yönelik soruşturma kapsamında hakim karşısına çıkan 32'si tutuklu 46 sanıktan Hüseyin Kambur, uzun süredir tutuklu bulunduğunu, örgütün gizli yazışma programı “ByLock”u hiç kullanmadığını ileri sürmesi üzerine, mahkeme başkanının, emniyet ve savcılıktaki ifadesinde ByLock kullandığını kabul ettiğini hatırlatmasıyla Kambur, savcılıkta çok heyecanlandığını ve neyi imzaladığını hatırlamadığını iddia etti.

11 yaşındaki kızım dershaneye gidiyor başkası yüklemiş olabilir

Uşak Üniversitesinde örgütün yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan akademisyen, emniyetteki ifadesinde örgütün şifreli haberleşme programı “ByLock”un kurulu olduğu telefonu 11 yaşındaki kızının kullandığını ileri sürdü.

“Silahlı terör örgütüne üye olmak” ve “terör örgütüne yardım” suçlamasıyla tutuklanan Doç. Dr. Y.K'nin “ByLock olduğu iddia edilen telefonu ben kullanmıyorum, 11 yaşındaki kızım kullanıyor. Kızım dershaneye gidiyor belki orada başkası yüklemiş olabilir.” dediği ortaya çıktı.

ByLock film ve uygulamalarda uzantılı olarak inmiş olabilir

İstanbul Üniversitesine yönelik, aralarında profesörlerin de bulunduğu 13'ü tutuklu 45 akademisyenin yargılandığı davanın ilk duruşmasında ifade veren tutuklu öğretim görevlisi Halim Taşkaya da kendisine telefonundan “ByLock” kırıntılarının bulunduğunun söylendiğini ifade ederek, “Ben 'ByLock'u kurmadım, yüklenmesine izin vermedim ve bu programla kimseyle görüşmedim. Film ve uygulamalarla uzantılı olarak inmiş olabilir.” diye beyanda bulundu.

FETÖ sanığından ByLock'a "Instagram" savunması

Kayseri'de ise silahlı terör örgütü üyesi oldukları iddiasıyla ayrı ayrı dava açılan 20 eski polisten tutuklu Ö.O. fotoğrafçılığa merakı olduğunu iddia ederek, “Instagram'da 5 bin takipçim var. Bu kişilerle yazışmak için ByLock yükledim. Birkaç ay sonra da telefondan kaldırdım.” dedi. 

2 Mart 2017 Perşembe

Latif Erdoğan'dan FETÖ'yle İlgili Çarpıcı Açıklamalar

Gazeteci-yazar Latif Erdoğan: 15 Temmuz’dan önce üyelerini darbeyle motive eden örgüt şimdi de ayaklanma lafı dolaştırıyor. Ancak fırtına öncesi sessizlik imajları bir şey yapmaya mecali olmayan adam sessizliğidir. Son ümitleri referandum olsa da “evet çıkacağını kendileri de biliyor...


Fetullahçı Terör Örgütü, başta Cumhurbaşkanı'na suikast girişi ve Ömer Halisdemir'in şehit edilmesi olmak üzere birçok davada hesap veriyor. Mahkemede ifade veren hainlerin hepsinin ağız birliği etmişçesine “Bizim FETÖ ile bir ilgimiz yok” açıklaması dikkatlerden kaçmıyor. Peki 92 kez müebbet cezası istenen bir zanlı neden kendisini değil de Fetullah Gülen'i aklamaya çalışır? Örgüt bu motivasyonunu nereden alıyor.


Bu önemli soruları, bir dönem Gülen'e en yakın isimlerden birisi olan ve son yıllarda yaptığı açıklamalarla örgüte en büyük darbeyi vuran gazeteci ve yazar Latif Erdoğan cevaplıyor.



Şov yapanların beden dili öyle söylemiyor

Latif bey, hakkında 92 kez ağırlaştırılmış müebbet istenen bir insan neden mahkemede kendisini değil de Gülen'i korumak ister?

FETÖ'cülük darbecilikten de vatana ihanetten de katillikten de daha kara bir leke. Bir kısmı bunun için “Bana "FETÖ'cü demeyin” diyor olabilir. Bir de FETO'yu aklamak isteme meselesi var. Bu sözleri bir cesarete ya da kahramanlığa yorumlamamak gerekir. Bunlarınki çaresizlik cesareti. Zaten müebbet alacağını biliyor. Mahkemede şov yapanların beden dilleri öyle söylemiyor. Dört duvar arasında sağlıklı düşünme imkanı bulduklarında o insanlarla konuşursanız Gülen hakkında ne düşündüklerini öğrenirsiniz.

Devletten aldıkları maaşın fazlası ödeniyor!

Maddi anlamda motive ediliyor olabilirler mi?

Duyumlarımıza göre baştan beri maaş ödeniyor. Cezaevinden önce devletten aldıkları maaşın daha fazlasını kendisine ve ailesine ödeniyor. Tek şart Gülen aleyhinde konuşmamaları ve itirafçı olmamaları. Eğer çok ciddi pozisyonda ise, yani sözleri çok önemliyse onların itirafçı olmamaları için maaş falan değil çok ciddi meblağlar ödeniyor. Aileler ve itirafçı olmak isteyenlerin hayır diyemeyeceği çok ciddi paralar dolaşıyor.

Özgürlüğe kavuşacaklarını bilseler her gün feto'ye beddua ederler

Darbeye karışan FETÖ'cü hainlerin mahkemede şov yaptığını görüyoruz. Gerçekten hala örgüte ve Gülen'e inanıyorlar mı?

Ben şu anda hiçbirinin bu harekete inandığını düşünmüyorum. Şov yapıyorlar ama beden dilleri onu söylemiyor. Çökmüş durumdalar. Ama Gülen'in kontrolünde olduğu için başka türlü hareket etme şansları yok. Zaten hapse düşmüşler. Eğer itiraz etseler, irtibatlarını kesseler iki türlü mağdur olacaklar. Ama artık hiçbirisi darbe öncesi Gülen'e olan bağlılıklarını taşımıyorlar. Maddi olarak kendilerini garanti altına alsalar Gülen'e beddua ederler.

Ailelerin hepsi FETÖ tarafından markaja alındı

Evlatları ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan ailelerin önemli bir kısmı sessiz. Sizce aileler neden evlatlarını korumuyor?

Ailelerin hepsi teker teker markajda. Onlar da çaresizlik içerisinde söylenen her söze inanıyor. Ailelerde maaş desteği alıyor. Daha önce devletten aldıklarının daha fazlasını devletten alıyorlar. Ama bu ne kadar sürer? Hazıra dağ dayanmaz. Yurt dışına kaçırdıkları parayla bir müddet daha devam eder. Yakında ailelerden de feryatların yükseleceğini hep birlikte göreceğiz.

Ali Ünal gibi sahte itirafçılara dikkat

Bunlara rağmen örgütün önemli isimlerinin itirafçı olduğunu görüyoruz; bu, ne anlama geliyor?

Bir de itirafçı olmaya teşvik edilenler var. Zaman yazarı Ali Ünal gibi. Herkesin bildiği şeyleri söyleyerek cezaevinden çıkmaya çalışıyorlar. Burada da itirafçılığı sulandırmaya çalışıyorlar. Gülen bu tarz itirafçılığı teşvik ediyor. Ama darbeye karışanların asla itirafçı olmasını hatta FETÖ adını ağzına bile almasını istemiyor. Bu bir taktik. Bu itirafçılık konusunda da yargı mensuplarının çok uyanık olması gerekir.

Büyük bir ayaklanma hayali kuruyorlar

Bu insanlara vaatlerde bulunulmuş olabilir mi?

15 Temmuz'dan önce darbe ile motive ediyorlardı. Şimdi büyük bir ayaklanma ile motive ediyorlar. Böyle bir şeye kalkışırlarsa tamamen sıfırlanırlar. Bunların kendi kafalarında bir ayaklanma planı var. Cezaevlerinde başlayan ve Türkiye çapına yayılan bir ayaklanma planlarının olduğuna inanıyorum. Bunu da Gülen'i tanıyan biri olarak söylüyorum. Ama bunu yapabilmeleri mümkün değil. FETÖ artık tankların paletleri altında kalmış bir salyangozdur. Ne tehdit yaparsa yapsınlar korkuya kapılmaya gerek yok.

Fırtına öncesi sessizlik gibi bir imaj vermeye çalışıyorlar. Bu sessizlik bir şey yapmaya mecali olmayan adamın sessizliğidir. Çok ümitvar olmak lazım. Referandumda dikkatleri kendilerine çekmek için farklı mesajlar verebilirler. Son umutları referandum. Evet çıkacağını onlar da biliyor. Ama ne kadar aşağı çekebilirsek kardır diye düşünürler. “Evet”leri düşürmek için FETÖ “Ben de evet diyorum” şeklinde açıklama yapabilirler. Artık çok da ciddiye almamak gerekir.

Gülen kendisini dışarıya tamamen kapattı

Gülen hâlâ vaazlarında umut tacirliği yapıyor. İnanan var mı hâlâ?

Ümitli konuşmalar yapmak zorunda. Ama bunlara inanmıyor. Kendisine üç beş şarlatan bulmuş konuşuyor. “Neden böyle oldu” sorusunu soracak birini yanına yaklaştırmıyor. Böyle nazik ortamlarda kendini kapatır kimse ile görüşmez. Şu anda kendini yenilemeye ve biten prestijini yeniden sağlamaya çalışıyor.


Gülen, Adil Öksüz hakkında konuşursa biter!

Gülen, her konudan bahsediyor ama Adil Öksüz konusunu hep unutturmaya çalışıyor. Sizce neden?

Sadece Gülen değil taraftarları da Adil Öksüz'den bahsetmiyor. Adil Öksüz'ün kendisi ile irtibatını inkar etmesine imkan yok ki. Adil Öksüz bizi sattı dese buna kimse inanmaz. Örgütün iç bünyesi “Adil Öksüz bizden değildi” yalanını kabul etmez. Gülen de bunu bildiği için bu yalanı söylemiyor. Unutturmaya çalışıyor. Adil Öksüz'ün nikah şahitliğini yapmış nasıl “Bizimle alakası yok” desin.

Darbeyi ABD ile birlikte yaptılar

ABD'nin ikna edilmesi için Adil Öksüz'ün yakalanması gerekir diyenler var…

Güldürmesinler beni. Darbeyi ABD ile ortak yaptılar ikna edilmeye ihtiyacı yok. FETÖ'nün iadesi hukuki değil siyasi bir mesele. Gülen artık ABD ile Türkiye arasında bir pazarlık konusudur.

CIA Başkanı'nın Türkiye ziyareti önemli

CIA Başkanı'nın Türkiye ziyaretini nasıl yorumluyorsunuz?

CIA Başkanı Türkiye'ye geldi. Neler konuştuklarını tahmin etmek zor değil. CIA Başkanı'nın gelişiyle birlikte Gülen bir nevi satıldı. Gülen bence ABD'de son demlerini yaşıyor. ABD'den çıkarıldıktan sonra ister iade edilsin isterse edilmesin hiçbir mana ifade etmez. FETÖ'nün yurt dışı faaliyetlerini meşrulaştıran Gülen'in ABD'de olmasıdır. ABD'den çıkarılırsa işi bitmiştir. Bu eninde sonunda gerçekleşecek. Trump kazanmasa da bu gerçekleşecekti. Çünkü ABD'nin artık FETÖ'den elde edebileceği hiçbir şey kalmadı.

Eski CIA ajanından korkunç itiraflar: Gülen'in Türkiye dışında can güvenliği yok

Kanada'ya gideceği söyleniyor…

Kanada ile irtibatları nedir bilmiyorum. Kanada ABD'nin bir eyaleti sonuçta. Ama ben zannetmiyorum Kanada'ya gideceğini. Bakın ABD dışında nereye giderse gitsin artık Gülen için güvensizdir. ABD dışında her ülkede Gülen'in artık can güvenliği yoktur. Bence başka bir ülkeye gideceğine Türkiye'ye gelmesi daha güvenli onun için. Hiç olmazsa bir cezaevi yüzü görür. Başka bir ülkede ne ile karşılaşacağını kimse bilemez. Tekrar ediyorum. Gülen için artık 3 alternatif var. İade edilecek, sınırdışı edilecek ya da infaz edilecek

Gülen'den sonra kaos

Gülen ölürse ne olur? Örgüt bu konuda kendini hazırladı mı?

Ölünce biter, sistem diye bir şey yok zaten. Ben hep bir sistem olsun istedim, Gülen kabul etmedi. Sistem yok burada tamamen kaotik bir yapı var. Gülen ölürse ikinci bir alternatifi yok.

Gülen'den sonrasına hazırlananlar koyun bile güdemez!

Gülen neden kendisine bir alternatif hazırlamadı?

Lider merkezli bir yapıda lideri ortadan kaldırırsan geriye hiçbir şey kalmaz. Burada tek hedef Gülen'i halife yapmak. O ideal biterse hepsi ortadan kalkar. İçlerinde derleyip toparlayacak kimse yok. Gülen'den sonra gelecek diye haberler çıkıyor. Onlar dışarıda bir koyun bile güdemez. Gülen'in kendi kafasındaki model neticeye ulaşmak. Benden sonra diye bir kavram yok kafasında. Kendi bulunduğu zaman diliminde olmalı.

Gülen'in vaazlarında söyledikleri hep tiyatro mu?

Gülen'in maneviyatla zerre kadar alakası yoktur. Tek motivasyonu hırstır. 50 sene aynı rüya ile yatıp kalkmış. Dini değerleri sadece kendisi için kullanmış. Bu adam İslam alemine zarar veriyor. Ben Gülen'in Müslüman olduğuna inanmıyorum. İslama taraftar falan değil. Kıyamet daha kopmadı. Herkes yanlıştan dönebilir. Zerre kadar feraseti olan bir insan bu kadar aldanmışlığa düşmez.

Gülen teslim edilirse darbeye karışmamış olanlar kazanılabilir

400 bin ByLock kullanıcısından bahsediliyor. Bu insanlar kazanılabilir mi?

Bunlara yalnız kaldıklarında kendi muhasebelerini yapmalarını temin etmek gerekir. Doğrudan darbeye karışmamış insanlar itirafçı olmaları kaydıyla gelip adalete sığınmaları gerekir. Gülen sonrasında onların kazanımı çok kolay. Onları kötü insan yapan Gülen'dir. Gülen'i ortadan kaldırırsan onların motivasyonu da ortadan kalkar. Bir tane adamı devre dışı bırakarak bütün bataklığı kurutabiliriz. Sivri sineklerle uğraşmamak lazım.

Zerre kadar erkekliği varsa gelir teslim olur!

Siz Gülen dışında hiçbir isimi doğrudan muhatap almıyorsunuz. Yolun sonuna gelen Gülen'e bir çağrınız olacak mı?

Ben Gülen'e hep aynı çağrıyı yaptım yine yapıyorum. Bak 50 bin insan hapiste. Binlerce insan vatansız kaldı. Gel teslim ol. Yakında en yakınındaki insan bile seni lanetle anacak. Sana çay getiren insan bile yakında yüzüne tükürecek. Bu noktaya getirme. Zerre kadar vicdanın ve erkekliğin varsa gel teslim ol, mağdur ettiğin insanlara bir faydan olsun. Kendi kaçıp mensuplarına ölün diyen bir lider olabilir mi? En zalim lider bile kaybettikten sonra beynine bir kurşun sıkmıştır.

Kaynak: http://www.sabah.com.tr/gundem/2017/02/27/feto-referandum-oncesi-ne-planliyor?f=sm